8. sınıf öğrencileri için LGS, 12. sınıf öğrencileri için YKS sınavları yaklaşırken sınava girecek öğrencilerin kaygısı, telaşı ve endişesi de giderek artmaktadır.
“Eyvah; çok az zaman kaldı, benim bir sürü eksiğim var, yetiştiremeyeceğim galiba. Aşırı derecede sinirliyim, her şeye kızıyorum, bağırıyorum. Ya sınavım kötü geçerse? Ya hiçbir şey yolunda gitmezse? Ya sınavda çok heyecanlanırsam? Çok çalıştım, ya karşılığını alamazsam? Aslında çok çalışmış olsam da sürekli yetersizlik duygusu hissediyorum, çalışmamın yeterli olduğundan emin değilim, hiçbir şey bilmiyormuşum gibi geliyor. Bu iş olmayacak, kazanamayacağım galiba.”
Bu ve benzeri negatif düşünceler şu anda sınavlara hazırlanan birçok gencin zihnini sürekli meşgul etmekte. Hatta öyle ki uyku ve sindirim sorunlarına, ruh hali dalgalanmalarına, ağlama nöbetlerine, motivasyon eksikliğine, göğüs ağrısı, baş ağrısı ve baş dönmesi gibi duygusal ve fiziksel rahatsızlıklara yol açmakta.
Her gençte farklı şekillerde kendini gösteren sınav kaygısı tüm dünyada pek çok araştırmaya konu olmuş; üzerinde çalışılmış, nihayetinde de kültürel ve coğrafi sınırları aşan bir kavram olduğu anlaşılmıştır. Sadece ülkemizde değil; Amerika, Çin, Almanya, Hollanda, İsrail, İtalya, Çekoslovakya, Japonya, Kore, İsrail, Hindistan, Mısır hatta Afrika’da bile gözlenmiştir. Yapılan çalışmalar, bir ülkede sınava verilen önem arttıkça, sınav kaygısının doğru orantılı olarak arttığını, bununla birlikte kaygı düzeyi yükseldikçe performansın da olumsuz yönde etkilendiğini ortaya koymuştur.
Rahatlıkla söyleyebiliriz ki ülkemiz de sınav odaklı ülkelerin başında gelmektedir. Dolayısıyla gençlerin sınav kaygısını bu kadar yoğun yaşıyor olmaları şaşılacak bir durum değildir.
Sınavlara yönelik yaşanan kaygı ve korkunun oluşmasında asıl neden sınavların kendisi değildir. Sorun sınavlara bakış açımızdadır, sınavlara verdiğimiz önemde, sınavları bir ölüm kalım meselesi haline getirmemizde ve sınavlara hak ettiğinden fazla anlam yüklememizdedir. Oysa sınavsız bir yaşam düşünmek neredeyse imkansızdır. Hatta hayatımızın kendisinin bile bir sınav olduğunu söyleyebiliriz. Her an, her saniye, her dakika alıp verdiğimiz her nefeste sınanırız sanki. Yeri gelir sabrımız, yeri gelir insanlığımız sınanır. Dolayısıyla bizler her türlü sınavla barışık olmak zorundayız. Sınavları hayatımızın bir parçası olarak görmek, her sınavı yaşam hedefimize doğru çıkılması gereken bir basamak olarak değerlendirmek durumundayız. Bu konuda yaşanan her engelin, her sorunun dışarıda değil; kendi içimizde olduğunun farkına varmak, kendimizi ve sınavları nasıl algıladığımızın, psikolojik durumumuzun, problem çözme becerimizin, özgüvenimizin, beklenti düzeyimizin ve daha birçok özelliğimizin kaygımız üzerinde ne kadar etkili olduğunu anlamak zorundayız.
Elbette ki kaygılarımız ve korkularımızla başa çıkabiliriz. Eğer negatif düşüncelerimizi pozitif olanlarla değiştirebilirsek, kötü çalışma alışkanlıklarımızı düzeltebilirsek, zamanımızı iyi kullanmayı öğrenebilirsek, beklenti düzeyimizi daha gerçekçi bir noktaya çekebilirsek, görev ve sorumluluklarımızı ertelemezsek, mükemmeliyetçi tutumumuzu bırakıp kendimize hata yapma hakkı tanıyabilirsek kaygılarımızı ve korkularımızı aşabiliriz.
Yaşanılan sınav kaygısında anne-baba tutumlarının rolü de inkâr edilemez. Kaygının ne kadar bulaşıcı olduğu da bilinen bir gerçektir. Eğer ailemizde ya da çevremizde sınava ilişkin olumsuz söylemler varsa, beklenti düzeyi gerçekçi değilse, başkaları ile kıyaslanıyorsak ya da ifade edilen duygu ve düşünceler bize zarar verecek ölçüde negatif ise bu söylemleri duymazlıktan gelmek ve inandığımız yolda yürümek yine kendi elimizdedir.
LGS ve YKS sınavlarında son virajlara girilmişken sınava girecek öğrencilere birkaç tavsiye:
- Negatif düşüncelerinizin ve endişelerinizin sizi ele geçirmesine izin vermeyin. Derin derin nefes egzersizleri yaparak soğukkanlı ve sakin kalmaya çalışın. Doğaya çıkmak, sessizce yürümek, doğanın sesini dinlemek, beyninizdeki iç gürültünün azalmasına yardımcı olacaktır. Şarkı söylemek de geriliminizi azaltacaktır. Yapılan araştırmalar, kişinin tükürüğünde bulunan stres hormonundaki kortizon miktarının şarkı söyledikten sonra azaldığını göstermiştir. Aynı şekilde kucaklaşmanın, sevilen birine sarılmanın da kalp atış hızını düşürdüğü ve stresi azalttığı bulunmuştur.
- Geçmişteki başarılarınızı düşünün. Güçlü yanlarınızı hatırlayın. Öğrenemediklerinize değil öğrendiklerinize, yapamadıklarınıza değil yaptıklarınıza odaklanın.
- “Yapmam gerekir, başarmam gerekir”leri bir yana bırakın. “Başarmam gerekir” değil “Başaracak gücüm var” demelisiniz.
- Heyecanlandığınızı fark ettiğinizde paniğe kapılmak yerine hissettiğiniz heyecanın doğal olduğunu ve sınava giren her adayın aynı şekilde hissettiğini, bu duyguyu yaşayan tek kişi olmadığınızı kendinize hatırlatın.
- Sınav stratejinizi belirleyin. İyi bir strateji fark yaratacaktır.
- Ne sınav stratejinizde ne yeme alışkanlıklarınızda ne de uyku düzeninizde son dakika değişiklikleri yapmayın.
- Ilık bir duş, iyi bir uyku, hafif bir kahvaltı her zaman iyi hissettirecektir.
Sonuç olarak yaşamınızda birçok sınav yaşayacaksınız, hepsinde başarılı olmanızın temel ilkesi kendinize güvenmeniz, inanmanız, başaracağım kararına varmanızdır. Zihniniz açık, yolunuz aydınlık olsun. Kaleminiz hep doğruları bulsun. Unutmayın önemli olan sizsiniz, sınav değil.
Necla Heybeci Yılmaz