Bir öğrenci, bir öğrenim basamağından bir üst basamağa geçmek için yıllarca ızdırap çekmemeli. Bu hayat memat meselesi sınavlara hazırlanmaktan bıktım. Yüzlerce sayfa soru yığınından usandım. ABCDE şıkları ile cebelleştim. Kargalar bile kahvaltısını etmeden yollara düştüm. Sonunda büyük gün geldi çattı, büyük sınava girdik. Yanlışlarımız doğrularımızı götürdü. Elde ettiğimiz skor, bilgisayardaki birtakım alengirli programlara yüklendi. Gaddar hesaplamalarla yüz yüzeydik ve elendik. Birkaç gün annemle babamın ağzını bıçak açmadı. Hayal kırıklığı yaşayan sadece onlar değildi. Ben de afallamıştım. Çünkü herkesin benden beklentisi yüksekti. Çünkü özel öğretmen tayfası, bizi güzel bir dolduruşa getirmeyi başarmıştı. Sınav öncesi öyle bir ruh hali içerisindeydik ki sanki en gözde liseler ayaklarımızın altına halı sermiş gibi bizi bekliyordu. Sanki tek problem bunca güzide eğitim kurumu arasından hangisini seçeceğimdi. Tüm özverilerinizden haberim var, merak etmeyin. Hiçbirinizin beklentisini karşılayamadım, farkındayım. Herkesi hayal kırıklığına uğrattım, biliyorum ve de çok ama çok utanıyorum. Ancak düşündükçe esas sorunun ne olduğunu anladım. Aslında sorun, sınava hazırlık dönemindeki üstün başarımdı. Bu, çevremde yüksek beklentilere yol açmıştı. Beklentilere yanıt verme zorunluluğu ise bende stres ve kaygı doğurmuştu. Bizimkiler artık format değiştirdi. Kapıcımızın Gülizar’ın bile üniversiteyi kazandığı, annemin eltisinin oğlunun iki yıl sonra doktor çıkacağı, görümcesinin kızının sınavı ilk girişte kazandığı, babamın kayınçosunun oğlu Hulusi’nin aileye çifte mutluluk yaşatıp üniversiteyi burslu kazandığı gibi başa kakma cümleleri dışında bir diyalogumuz yok. Kızıyorum, üzülüyorum, kendimi aşağılanmış hissediyorum, moral bozuluyor, desteğe ihtiyaç duyuyorum ama beni anlamıyorlar. Dengesiz yaşıyorum, farkındayım. Sadist değilim, hayır ama aynayı annemle babama yöneltmek… O acı saçan aynayla yüzleşmelerini istiyorum. Görsünler, kendinden hoşnut olmamak ne demekmiş? Nerede hata yaptım sorusunun sarmalında sağa sola savrulup yanıt üretememek nasıl bir kısırlıkmış? Umutların boşa gitmesinin yuvarladığı utanç girdabında insan nasıl tükenirmiş? Karşılıklı sevgi nasıl olup da karşılıksız hınca dönüşürmüş, baksınlar ve görsünler.
Yürekleri yetiyorsa elbet..
Pedagog Tanzer Yılmaz’ın yazdığı ‘’ERGENLİK HALLERİ’’ kitabından bir bölümü sizinle paylaştım. Yazar, kitabında danışanlarının gerçek öykülerini yine ergen dilinden çıkmış mektuplara dönüştürmüş. Tam da LGS ve YKS’ye arka arkaya girmiş olan en değerlilerimizin iç dünyasındaki karanlıkta kalan duygularına ters köşe yapan ve beni derinden etkileyen bir bölümü değerlendirin istedim.
Madalyonun öteki yüzü…
O soğuk sorgu koltuğuna biraz da biz otursak. Şöyle bir ergenliğimize gidiversek.
Ezber bozsak…
Hissetsek, anlasak, alan tanısak kırmadan dökmeden.
Bizden ayrı, aslında bize ait olmayan ama bize emanet edilen kendi halinde biricik ve eşsiz ruha sınavdan bir gece önce ve sonra ne söylesek samimi olurduk?
Sorunlar ve sorular çok ise sebepler ve cevaplar kimde peki?
Çocuklar mutlu olun, dilerim eninde sonunda mutlu olun..
Ne olursanız olun aydın olun,
Özgün olun,
Kendiniz olun.
Para kazanmak mesela üzerine basa basa yürüdüğünüz kaldırım taşıdır;
Siz kanat olun, dünya olun, vizyon olun, derinlik olun..
Kendinizi anlatacak bir imza bulun…
Omurganız sağlam,
Vicdanınız pirüpak,
Bileğiniz güçlü durun.
Ne olursanız olun;
‘Güzel insan’ olun.
Yazan: Sinem Nida
Bambu Eğitim Gönüllüsü