Algılama kapasitesindeki sürece genel olarak baktığımızda; algının seçici dikkat ile başladığını söyleyebiliriz. İnsanoğlu çevresini seçici bir biçimde algılamaya meyillidir. Seçici dikkat kişinin sadece bir uyarıcıya yönelip diğer uyarıcıları devreden çıkarmasıdır. Yediden yetmişe her insanın dikkat süreleri ve algılama düzeyleri birbirinden farklıdır.
Genel olarak çocukların dikkatlerini idame ettirme süreleri 40 dakika civarındadır. Çocukların beynindeki miyelin kılıfının kalınlığı yaşa bağlı olarak değiştiği için çocukların dikkat süreleri de aynı şekilde değişir. Örneğin, 5–6 yaşındaki çocuklar zihinsel gelişimini henüz tamamlamadıkları için onların dikkatlerini bir şeye verme süresi 15 dakika kadardır. Bu çocuklar 7 yaşına geldiklerinde ise bu süre yarım saate çıkar. Ayrıca küçük yaştaki çocukların serebral korteksi yetişkinlere nazaran gelişmemiş olduğu için bu çocukların soyut algılama (şekil-uzak-derinlik vb.) düzeyleri de düşüktür. Özetle, her dönemin kendine has özellikleri vardır.
Örneğin; anaokulu ve ilkokul düzeyindeki çocukların dikkat süreleri yetişkinlere göre daha kısa olduğu için çocuklar derslerden çabuk sıkılabilmektedir. Buna çözüm olarak, derslerde çocukların algılarını açacak etkinliklere ve oyunlara daha çok yer vermek gerektiği önerilebilir. Çocuklar sahip oldukları beş duyuyu derslerde ne kadar yoğun ve etkili kullanabilirse, çevreleri hakkında o kadar farkındalık sahibi olurlar. Ayrıca işitme, görme, dokunma, koku duyuları daha da keskinleşen çocuklar için öğrenme daha kalıcı hale gelecektir.
Öğretmenler ders işlerken çocuğun hem zihinsel hem fiziksel hem de duyuşsal gelişimlerini göz önüne alarak dersin yapıldığı ortamı zenginleştirmeli, derslerini diğer derslerle ilişkilendirerek somut hale getirmeli ve derslerde çocukların bilgiyi kalıcı hale getireceği oyunlara yer vermelidir.
Örneğin; öğretmen ilkokulda Matematik dersini, Beden Eğitimi dersiyle bütünleştirerek işleyebilir. Öğretmen, Beden Eğitimi dersinde öğrencilerden bedenleriyle kare, üçgen, dikdörtgen ve piramit oluşturmalarını isteyebilir veya ‘’size 5’in katlarını söylediğimde sayıya göre önce yavaşça daha sonra söylediğim kata göre hızlanmanızı istiyorum’’ diyebilir. Öğretmen 5 dediğinde öğrenciler ayaklarını yavaşça hareket ettirecek, 10 dediğinde daha hızlanacaklar, 15 dediğinde ise daha da fazla hızlanacaklardır ve oyun bu şekilde devam edecektir. Bu oyunla çocuklar bedenleriyle sayıların büyüklüğü arasında ilişki kuracak ve zihinsel bir deneyim yaşayarak bilgiyi kalıcı hale getireceklerdir.
Daha sonra başka bir gün öğretmen Beden Eğitimi dersinde ‘‘sıfatlar’’ konusunu işleyerek, okulun bahçesinde öğrencilerden arka arkaya dizilip bir tren oluşturmalarını isteyebilir ve onların gözlerini kapattırıp yönlendirerek gezmelerini sağlayabilir. Öğretmenin buradaki amacı bahçedeki zeminin özelliklerini onlara hissettirerek sıfatları söylettirmek ve farklı mekanlardaki ısı farklılığını yine öğrencilere hissettirerek sıfatların günlük yaşamdaki kullanımlarını fark ettirmektir.
Bu oyunların dışında çocuklara bazı görevler verilebilir. Mesela ‘’çevrenizde ilginizi çeken dört şeyi ve bu şeylerin neden ilginizi çektiğinin sebebini defterinize yazmanızı istiyorum’’ diyebilirsiniz.
Bilişsel gelişim konusunda bilim insanlarının farklı görüşlerine rastlamak mümkündür. Örneğin Terry Horne ve Simon Wootton, beynimizin farklı kısımlarını bir arada kullanmamızı gerektiren etkinlik, iş ve egzersizler yaptığımızda miyelin kılıflı nöronlarımızın yoğunluğunu artırabileceğimizi söylerken; Dr. Karyn Purvis önderliğinde yapılan araştırmalar, beyinde yeni bir sinir hücresi yaratabilmek için yaklaşık 400 tekrara ihtiyaç duyulduğunu ama ‘’oyun’’ işin içine girdiğinde sadece 10 ila 20 arası tekrarın yeterli olduğunu ileri sürerek bu şekilde yapılan tekrarların beyin üzerindeki olumlu etkisini bizlere göstermiştir.
Sonuç olarak beynimizin farklı bölgelerini çalıştıran etkinlik ve oyunlar sayesinde nöron sayımızı artırabilir ve okullarda zihinsel performansımızı artırmak için algı açma etkinliklerini kullanıp nöronları daha aktif hale getirerek bilginin kolayca hatırlanmasına olanak sağlayabiliriz. Ayrıca ebeveyn veya öğretmenler olarak çocuklarımızın yaşlarına göre zihinsel, duyuşsal ve fiziksel gelişimlerine dikkat edebiliriz. Bunun yanı sıra yine çocukların yaşlarına ve gelişimlerine uygun olarak onlara kendilerini tanımaya yönelik birtakım oyunlar, görevler ve etkinlikler verebilir; son olarak da derslerden sıkılan küçük bir çocuğumuz varsa onu anlayışla karşılayıp, derslerini eğlenceli hale getirecek yöntemlere başvurabiliriz.
Kaynakça:
Horne T., Wootton S., (2011). Train Your Brain, Hodder Teach Yourself. Beyninizi Eğitin. Çeviren: Şener İ., Optimist Yayım ve Dağıtım, İstanbul. s:XXVI.
- Cüceloğlu D., (2014). İnsan ve Davranışı: Psikolojinin Temel Kavramlari. 28.Basım, İstanbul: Remzi Kitabevi. s:54–99.
- abapsikoloji (2020). 11 mayıs 2020 tarihinde https://abapsikoloji.com/cocuklarin-odaklanma-sureleri-degiskendir-ve-gelistirilebilir/ adresinden erişildi.
Zeynep Kartal / Atölyeler Koordinasyon Ekibi