Montessori, çocukların sınıfta özgürce dolaşıp seçtikleri etkinlikleri yaptıkları,
deneyimleyerek hem keyifle öğrenip hem de becerilerini geliştirdikleri öncü ve köklü bir
eğitim sistemidir.
Jeff Bezos, Marc Zuckerberg, Beyonce, Google’ın kurucuları Larry Page ve Sergey Brin gibi
pek çok tanınmış başarılı insanın da eğitim görmüş olduğu Montessori eğitim sistemi;
İtalya’nın ilk kadın doktoru, pedagog ve antropoloji profesörü olan Maria
Montessori tarafından geliştirilmiştir. Montessori eğitim sisteminin temel üç odağı çocuklar,
öğretmen ve sınıf ortamı olsa da sistemin merkezinde çocuklar vardır. Pek çok eğitim
sisteminin akademik başarı odaklı işleyişinin aksine bu sistemde amaç çocukların kültürler
arası, fiziksel, duygusal ve sosyal becerilerinin en iyi şekilde geliştirilmesidir.
Montessori’ de Çocuklar
Maria Montessori’ ye göre her bir çocuk eşsiz, farklıdır. Çocuklar yetersiz küçük birer insan
değil, eşsiz bireylerdir ve her birey gibi onlar da özgür ve bağımsız olmayı, başarıyı isterler.
Çevreden son derece etkilenen çocuklar özellikle ilk altı yaşta maruz kaldıkları her bir detayı
zihnine kazırlar. Montessori, bu dönemi “absorbent mind” yani “emici zihin” olarak
adlandırır.
Sınıf Ortamı, Materyaller ve Öğretmen
Sınıf ortamında büyük önem arz eden materyaller; hem çocukların duyusal gelişimlerini ve
öğrenimlerini destekleyecek biçimde hem de keyifle ilgilenmeleri amacıyla son derece çekici
bir biçimde ve özenle tasarlanmıştır. Günlük yaşamda karşılaşılan durumlara uygun,
matematikten tarihe birçok konu üzerine sınıflandırılmış materyaller; çocukların kaba ve ince
motor kabiliyetlerini, el-göz koordinasyonlarını geliştirecek şekilde tasarlanmıştır.
Materyallerin her biri; çocukların rahatlıkla ulaşabilecekleri raflarda, soldan sağa, somuttan
soyuta, basitten karmaşığa doğru sıralanmıştır. Her bir çocuk, sunulan materyaller arasından
dilediğini seçmek ve materyalin gerektirdiği etkinliği yalnız veya arkadaşlarıyla yapmakta
özgürdür. Materyallerle yapılması beklenen görevler tamamlandığında materyal, çocuklar
tarafından yerine yerleştirilir ve daha karmaşık olan etkinliğe geçilir.
Materyal seçimi ve etkinlik süresince öğretmen öğrencilere mümkün olduğunca az müdahale
eder. Bu süreçte öğretmenin temel görevi sınıf ortamını düzenlemek, ilgilenecek materyal
bulmakta zorlanan öğrencilere yardımcı olmak, arkadaşlarını rahatsız eden çocuklarla
ilgilenmek, tamamıyla yeni olan materyalleri ve etkinlikleri tanıtmaktır.
Sistemin kurucusu olan Maria Montessori, çalışmaları sırasında çocukların düzeni ve uyumu
beğendiklerini gözlemlemiş ve sınıfların düzenli, sade, ferah ve aydınlık olması gerektiğini
belirtmiştir.
Etkinlikler
Özenle tasarlanmış materyallerin kullanıldığı etkinliklerde; çocuklara bağımsız yaşama, seçim
yapma, aksiyon alma, iş tamamlama, yaptığı iş sonrası malzemeleri düzenleyip toparlama gibi
becerilerin kazandırılması ve çocukların sosyal hayatın işleyiş kurallarını tanımaları, sınıf
kurallarını öğrenmeleri amaçlanır. Etkinliklerde yalnızca bir özellik üzerinde durulur. Örneğin
etkinlik boy uzunluğuna göre blok sıralamayı amaçlayan bir etkinlikse, bloklarda boy harici
herhangi bir fark yoktur. Yani, etkinliklerde çocuğun yalnızca bir özelliğe odaklanması
amaçlanır.
Bütün bu etkinlikler süresince hatalara dışsal bir tepki veya uyarı verilmez. Materyal ve
etkinlikler, çocukların yaptıkları hataları kendi başlarına fark etme ve düzeltmelerine uygun şekilde tasarlanmıştır. Etkinliklerin yanı sıra, sınıf içinde kaza gibi durumlarda öğretmen
tarafından asla negatif bir dönüt verilmez. ‘’Aaa, ne yaptın! Nasıl yaparsın! Çok kötü!’’ gibi
negatif dönütlerin faydası olmayacağı gibi çocukları yaptıkları etkinlikten ve hatta okuldan
soğutabilir.
Genel itibarıyla özetlediğimiz, her aşamasında çocukların bireyselliklerinin ve
yapabileceklerinin bilincinde olan Montessori eğitimi; bilhassa bu özellikleriyle detaylı
araştırılmaya değer. Montessori eğitiminin bakış açısını kavramak, çocuklarla olan
ilişkilerimizi ve onlara bakış açımızı derinden etkileyebilir.
Berfin Gamze Deniz