“Erkekler ağlamaz”, “Kadınlar ev işlerini yapar, erkekler çalışır”, “Kadınlar mühendis olamaz”.
Toplumsal cinsiyet rolleri, bulunduğunuz toplumun kadın ve erkeklere dair beklentilerinden, değerlerinden ve inançlarından oluşan genel yargılardır. Bu basmakalıp normlar; kadın ve erkeklerden beklenen davranışları, karakteristik özellikleri, sorumlulukları, fiziksel görüntülerini ve hatta seçebilecekleri meslekleri bile belirtiyor. Önceden hazırlanmış repliklere göre hayatımızı yaşadığımızdan kendi hayatımızda başrol olamıyoruz. Hayatımızın birçok noktasında bu roller karşımıza çıkıyor:
Karakter: Kadınlar duygusal, anaç, pasif ve erkeğe bağımlı bir karaktere sahiptir. Erkekler ise agresif, dominant, duygularını göstermeyen ve bağımsız bir karakterdedir.
İş Bölümü: Kadınlar ev işlerini yapmalı, çocuklarına bakmalı ve her daim yemekleri hazırlamalıdır. Erkekler ise eve ekmek getirmekle sorumlu, bir işte çalışmalı ve evin mali işleriyle ilgilenmelidir.
Meslek: Kadınlar hemşirelik, hosteslik, anaokulu öğretmenliği gibi meslekler yapabilirken erkekler mühendislik, doktorluk ve pilotluk gibi mesleklerde ilerleyebilir.
Fiziksel Görünüş: Kadınlar fiziksel görüntülerine önem vermeli, ince ve narin bir bedene sahip olmalı ve makyajla kendini “güzelleştirmelidir. Erkekler saç uzatamaz, kaslı bir vücuda sahip olmalıdır ve de pembe rengi kullanamaz. Çünkü pembe “kız” rengidir
NEDEN ZARARLIDIR?
Toplumsal cinsiyet rolleri, her alanda cinsiyet eşitsizliğine yol açmakla beraber kalıplaşmış yargılar yüzünden özgürlüklere de kısıtlama getirir. İnsanlar, toplumun beklentilerini karşılamak üzerine hayatlarını kurarlar. İnsanlarda ön yargı oluşturur, bu rollerin dışına çıkanlar dışlanır ve de sürekli eleştirel, yargılayıcı bir tutuma sebep olur. Tam olmak yerine böler, birleştirmek yerine ayrıştırır. İş hayatında kadınların yükselmesini engeller, erkekleri psikolojik olarak baskılar. Örneğin, bir kız çocuğu itfaiyeci olmayı hayal ettiğinde, arabalarla oynamak istediğinde ve elbise giymekten hoşlanmadığını söylediğinde geleneksel aileler tarafından baskıya maruz kalır. ( –benim kızım hanım hanımcık bir prenses olmalı!)
NE YAPMALIYIZ?
Her şeyden önce “eğitim”. Toplumun her alanına toplumsal cinsiyet rollerinin kendi kararları, davranışları ve inançları üzerindeki etkisi gösterilmelidir. Medyanın çizdiği domestik rollere dikkat çekmeliyiz: Başarılı iş adamları ve onlara âşık olan asistan, ev hanımı kadın rollerine! Ebeveynlerin çocuklarıyla erken yaşta bu konu hakkında konuşması gerekiyor: Kızım makine mühendisi de olur polis de! Erkeklere duygularını göstermeleri gerektiğini, istediklerinde ağlayabileceklerini ve her zaman sert olmak zorunda olmadıklarını hatırlatmalıyız. Toplumda bir farkındalık yaratmak için çalışmalı, cinsiyet eşitliğini her alanda sağlamalıyız.
Derin Kubilay / Psikolojik Destek Birimi Koordinasyon Ekibi